Слайд 2: Solunum Sistemi
Solunum sistemi, kan ile atmosfer havası arasında gaz değişimini oluşturabilecek şekilde özelleşmiş bir sistem dir. Solunum sisteminin temel görevi ; organizmanın ihtiyaç duyduğu O 2 ’yi atmosfer havasından alarak, hücreler seviyesine ulaştırmak ve açığa çıkan CO 2 ’yi ortamdan uzaklaştırmaktır.
Слайд 3: Solunum Sistemi Ne İşe Yarar?
O 2 değis ̧ imi - Havadan kana - Kandan hu ̈ crelere CO 2 değis ̧ imi - Hu ̈ crelerden kana - Kandan havaya Kan pH’s i n i n düzenlenmesi Ses c ̧ i kartma SOLUNUM HAYATİ ÖNEME SAHİPTİR***
Слайд 4: Solunum Sisteminin Görevleri
Gaz değişimi; Solunum sisteminin en iyi bilinen görevi pH düzenlenmesi; pH kontrolünü kan i n C0 2 düzeyi üzerinden yapar. Kandan solunum mekanizması ile C0 2 elimine edildikçe pH yükselir. Tersine kanda C0 2 art i ş i pH değerini düşürerek asidoza (Respiratorik asidoz) neden olur. S i cakl i ğ i n düzenlenmesi; Ayrıca solunum ile dışarıya ısıtılmış ve nemlendirilmiş hava verilmesi, sıcaklık ve su buharı kaybına da yol açmaktadır.
Слайд 5: Soluk alıp verme- Solunum Kavramları
Soluk al i p verme: Gazların iletimini sağlarken, akciğerlere yeteri kadar havanın ulaştırılması, kirli hava ise uzaklaştırılması işlemidir. Solunum: Oksijen kullanıp, karbondioksit ve diğer artıkları üreten hücresel olayları anlatır. Vücudun bütün hücreleri karbonhidrat gibi besin maddelerini karbondioksit ve suya dönüştürürler ve başlıca enerji kaynağı olan ATP üretirler.
Слайд 6
Vücudumuzda bulunan organik besinlerin çeşitli yollar ile parçalanarak, vücudun ATP enerjisi üretmesi olayına solunum denmektedir. Karbonhidratlar enerji ic ̧ in en yaygın olarak yıkılan besinlerdir. Bu enerji, pek c ̧ ok durumda, yanma benzeri kimyasal deg ̆ is ̧ ikliklerle ac ̧ ıg ̆ a c ̧ ıkarılır. Kan, hücrelerimize oksijen ve besin taşımaktadır. Hücrelerimize taşınmış olan besinler oksijen tarafından yakılmaktadır. Bu şekilde besin – oksijen birleşiminden meydana gelen enerji durumuna solunum denir. Solunum olayı sırasında; Hücre oksijen almaktadır. Hücresel solunum yapılmaktadır. Yani oksijen olduğu zaman besinlerden ATP enerjisi üretilmektedir. Vücuttan karbondioksit ve su meydana gelmektedir. Solunum sırasında meydana gelen karbondioksit vücuttan uzaklaştırılmaktadır.
Слайд 7
Hücrelerin yaşamlarını sürdürebilmeleri, yeterli oksijen varlığına bağlıdır. Organların oksijensiz kalmaya dayanıklılıkları farklıdır. Oksijen yetersizliğine en duyarlı beyin, en dayanıklı yapı ise iskelet kaslar i d i r. organ
Слайд 8
Hücrelerde enerji elde edilmesi sırasında oksijen tüketilir, C0 2 oluşur. Hücrelerde oluşan karbondioksit difüzyonla kana geçer. Hücre düzeyinde C0 2 ile yüklenen venöz kan, kalbin sağ tarafına geldikten sonra, buradan oksijenlenmek üzere akciğerlere pompalanır!!!
Слайд 9
Solunum Sisteminde Havan i n İzlediği Yol *ÜSY – Burun – Ağız – Sinüsler – Farinks (yutak) – Larinks (gırtlak) *ASY – Trakea (soluk borusu) – Akciğerler: Bronşlar Bronşioller Alveoller
Слайд 10
Solunum ağ i z, sistemi farinks burun, (yutak), larinks (g i rtlak), trake (nefes borusu), bronşlar, bronşioller ve alveollerden olus ̧ ur. Trakeden sonra ilk dallanan yapılara brons ̧ lar, br on s l a ̧ rdan sonraki daha dar c ̧ aplı yapılara da bronşioller denilmektedir. Bronşlar, bronşioller ve terminal bronşiollerde gaz a l i s v er i ̧ s i ̧ olmaz. Gaz değişimi yap i lan alanlar ise respiratuvar bronşiol, ve alveol keseleridir. Her bir solunum ile akciğerlere alınan 500 ml havanın yalnızca 350 ml sinde gaz değis ̧ imi yapılmaktadır.
Слайд 11
Yutak (Farinks): Yutak solunum ve sindirim sisteminde görevli bir organd i r. Burun ve ağız boşluğunun arkasında, yemek borusunun (özefagus) ve gırtlağın (larynx) üstünde bulunmaktadır. Yaklaşık 12–14 cm uzunlug ̆ unda, kas ve zarlardan yapılmıştır. Besinlerin yutulmasında ve havanın solunması sırasında yumuşak damak ve gırtlak kapağı (epiglot) solunum ve sindirim yollar i n i birbirinden ay i r i r. Solunan hava ile ağ i zdan al i nan besinlerin gec ̧ işi ayn i anda olmamaktad i r. Bu nedenle, besinler solunum yollar i na, hava da sindirim yollar i na girmemiş olur.***
Слайд 12
Yutma s i ras i nda, g i rtlağ i n başlang i c i nda bulunan epiglot adl i kapakç i k g i rtlak girişini kapatarak, besinlerin g i rtlağa kaçmaks i z i n farinkse oradan da yemek borusuna geçmelerini sağlar. Görüldüğü gibi yutak gerek solunum ve gerekse de yutma olay i nda hava ya da besinlerin ilgili organlara ulaşmalar i n i sağlayan bir geçit olma görevini üstlenmiştir.
Слайд 13
Farinksin Görevleri: Yutak, östaki borusu aracılığı ile orta k u l a g ı n ̆ havalanmasını sağlayarak işitmeye yard i m eder. Tonsillaların bu bölgede olmasından dolayı vücut savunmas i nda da rol oynar. Dışarıdan alınan havanın alt solunum organlar i na iletilmesini sağlar.
Слайд 14
Larinks (g i rtlak): Solunan havanın alt solunum yollar i na geçişini ve sesin oluşumunu sağlar. Nefes borusunun genişleyerek oluşturur. üst kısmı larinksi Kıkırdak, zar, bağ (ligament) ve kaslardan oluşan yapısı kıkırdaklar ile birtakım vardır. Bu birbirleri ligament bag ̆ lantılı olup ve kaslar ile ses apareyi olarak fonksiyon görür.
Слайд 15
Hava Larinkste bulunan ses tellerinin üzerinden geçer, bunları titreştirir ve ses üretir. Larinks uzun bir boru olan trakeye açılmakta olup, her biri akciğere giden 2 dal olan bronşlara bölünmektedir. Bu dalların her biri daha ince, daha kısa ve çok daha fazla sayıda borucuklarla sonlanmaktadır.
Слайд 17: S.S işlevine göre 2 bölgeye ayrılır:**
İletim bölgesi* Sadece Hava iletimi gerçekleşir. Isıtma Nemlendirme Temizleme görevleri yapılır. Bu bölümde gaz değişimi gerçekleşmez. Solunum bölgesi* Akciğerler ile kan arasında gaz alış- verişi gerçekleşir.* (respiratuvar bronşiol, duktus alveolaris ve alveol keseleri) S.S işlevine göre 2 bölgeye ayrılır:**
Слайд 18
Hava bu yapıları sırayla geçerek alveollere ulaşır. Havanın larinksi geçmesi sırasında, larinkste bulunan ses tellerinin titreşimi ile sesler oluşmaktadır. S.S larinksten sonraki bölümleri 2 büyük sınıfa ayrılır: 1. Hava yollar i 2. Alveoller
Слайд 19: Hava Yollar i
Trakeadan bas ̧ lar ve dallanmalar akcig ̆ erlerin ic ̧ ine dog ̆ ru ilerler. go ̈ stererek Dallanmalar sırasında tu ̈ plerin c ̧ apları git t i k c e ̧ daralır, boyları kısalır ve alveollerde sona ererler. • Trakeadan sonraki ilk dallanan yapılara b r o n s l ̧ ar, brons ̧ lardan sonraki daha dar c a ̧ plı yapılara da brons ̧ iyoller denir. ***Dallanmanın önemi, küçük hava yollarında havanın akış hızını çok düşürmek.
Слайд 21
İlk 3 bölüm iletici hava yolları olarak görev yapmaktadır. Hava, bu yolları yalnızca doldurur, gaz alış verişi yapılmaz. Bu alanlara anatomik ölü boşluk denilir. Hacmi 150 ml dir. Anatomik ölü boşluk nedeni ile her bir solunum ile akciğerlere alınan 500 ml havanın sadece 350 ml sinde gaz değişimi yapılmaktadır.***
Слайд 23: Alveoller
Akcig ̆ erlerin birimleridir. fonksiyonel hava dolu Ku ̈ c ̧ u ̈ k ve keseciklerdir. ic ̧ i Go ̈ ru ̈ nu ̈ s ̧ ü u z u ̈ ̈ m salkımına benzer.
Слайд 24: Alveoller
Tip I ve Tip 2 hücrelerinden oluşur. Morfolojik olarak Tip I den daha bu ̈ yu ̈ k olan Tip II hu ̈ creleri sürfaktan denilen bir madde sentezlerler. Su ̈ rfaktan maddesi alveollerin onların s i s ̧ ̧ kin olmasını sag ̆ lar. Alveol duvarları aynı zamanda kapiller damarları da içerir. Kapiller damarlar ile temas eden alveol y u z e ̈ yinin toplam alanı 75 m 2 dir. Bu kadar ince ve büyük bir alan olması sebebiyle oksijen ve karbondioksit büyük miktarlarda yer değiştirmektedir.
Слайд 27
Akcig ̆ erlerin iki go ̈ revi vardır; Hava ic ̧ indeki oksijenin alveollerin etrafındaki kılcal kan damarlarına gec ̧ mesi, Organlardan gelen karbondioksitin alveollere alınıp dıs ̧ arı atılması
Слайд 28
Sağ ve sol olmak üzere 2 akciğer vardır. Akciğerler alveol denilen içi hava dolu keseciklerden oluşur. arasındaki gaz Akciğerlerdeki hava ve kan değişimi alveollerde gerçekleşir. Her bir akciğerde yaklaşık 150 milyon alveol vardır.
Слайд 29: Alveoller
Bu hava keselerinin normal fonksiyonlarını go ̈ rebilmeleri ic ̧ in s u r e ̈ kli a c ı k ̧ tutulmaları ve ic ̧ lerinin de bir miktar nemli olması gerekmektedir. Alveollere bu özellikleri, yüzey gerilimleri azaltılarak kazandırılmaktadır. SURFAKTAN*** Alveollerin kollabe olmasını (büzülmesini) önler.***
Слайд 30: Gaz deg ̆ is ̧ imi
Gaz d e g i s ̆ ̧ imi basınç/konsantrasyon farkına ve gazların eriyebilirlik derecelerine go ̈ re difu ̈ zyon ile gerc ̧ ekles ̧ ir. Atmosfer havasından alveollere O 2, Alveollerden atmosfere ise CO 2 gec ̧ er. Alveoler hava ile kapiller kan birbirinden çok ince bir zar ile ayrılmıştır.
Слайд 31: Solunum membran i
Akcig ̆ erlerde gaz deg ̆ is ̧ iminin yapıldıg ̆ ı bo ̈ lgelerde hava ile kanı birbirinden ayıran ince bir membran sistemi vardır. Buna solunum membranı denir. Solunum membran i n i olus ̧ turan yap i lar nelerdir? Alveollerin epiteli, Kapiller damarların endoteli, İntersitisyel aralık C0 2 buradan 0 2 ’e kıyasla 20 misli daha hızlı difüzyona uğrar.
Слайд 32
Bazı akciğer hastalıklarında bu membranın kalınlaşması veya kaybı ile gazların difüzyonu zorlaşır ve azalır. Gerek akcig ̆ erlerde, gerekse h u c r e ̈ d u z e ̈ yinde gaz alıs ̧ veris ̧ i difu ̈ zyon ile olmaktadır. Bu nedenle gazların d i f u z y ̈ onunda da pasif d i f u z y ̈ on prensipleri gec ̧ erlidir ve gazlar konsantrasyon farklarının dog ̆ rultusunda difu ̈ zyona ug ̆ rarlar. Akciğer ödemi* ve pnömoni* membranda kalınlaşmaya neden olur. Amfizem* ise membran kaybına neden olur.
Слайд 33: Parsiyel bas i nç- difu ̈ zyon h i z i
Bir hava karıs ̧ ımı olus ̧ turan gazların her birinin tek bas ̧ ına olus ̧ turdukları basınca parsiyel bas i nç denir ve gazın difu ̈ zyonu parsiyel basınç ile dog ̆ ru orantılıdır. Gazın parsiyel basıncı b u y u ̈ ̈ d u k c e, ̧ ̈ o k a r ı s ı m d ̧ aki konsantrasyonu da artmaktadır.
Слайд 35
Akciğerlere gelen venöz kanda, alveol içindeki atmosfer havasına kıyasla karbondioksit kısmi basıncı (pC0 ² ) daha yüksek, oksijen kısmi basıncı (p0 ² ) ise daha düşüktür. Böylece akciğerlerde CO 2 alveol içine verilirken O 2 kana geçmektedir.
Слайд 37: Solunum Gazlar i n i n Taş i nmas i
Kanda O 2 nin Taş i nmas i : Akciğerden kana geçen O 2 nin %97si Hb’ye bağlı olarak taşınır. O 2 alveolden kana geçtiğinde eritrosite girer. Hb ile birleşerek Oksihemoglobini oluşturur. Geriye kalan %3lük bölümü ise plazmada ve hücrede çözünmüş durumda taşınır. O 2 nin Hb ile bağlanması geri dönüşümlü bir bağlanmadır. 100 ml kan 15 gr Hb içerir. 1gr Hb 1,34 ml O 2 ile bağlanır. 100 ml kanda taşınan O 2 miktarı 20 ml kabul edilir. Kapillerden geçerken O 2 miktarı 15ml’ye düşer. Akciğerlerde hemoglobin ile oksijen birbirine çok kolay bağlanır.
Слайд 39
Kanda CO 2 nin Taş i nmas i : 100 ml kanda ortalama 4 ml karbondioksit dokulardan akcig ̆ erlere 4 yolla tas ̧ ınır; Karbondioksitin c o ̧ ̈ zu ̈ nmu ̈ s ̧ olarak tas ̧ ınması Bikarbonat iyonu s ̧ eklinde tas ̧ ınması Hemoglobine bag ̆ lanarak Plazma proteinlerine bag ̆ lı olarak tas ̧ ınması
Слайд 41: Solunum Sisteminin Tampon Görevi
Kanda C0 2 artarsa H+ artar pH düşer solunum uyarılır hızlı ve derin solunum C0 2 azalır pH normal
Слайд 42
Göğüs boşluğu, karın boşluğundan DİYAFRAM adı verilen kas tabakası ile ayrılır. Diyafram kasılıp aşağı indiği zaman göğüs boşluğundaki azalan basınç, atmosferden gelen havanın akciğerlere dolmasını sağlar. Diyafram gevşediği zaman basınç yükselir ve hava akciğerden dışarı verilir. • Kaburgalar arası kaslar soluk alıp vermeye yardımcı olurlar. Soluk alma verme olayı kas kasılmasına bağlıdır. Beyin arterial kandaki oksijen miktarını yüksek, karbondioksit miktarını düşük tutacak şekilde nefes alıp vermeyi kontrol eder.
Слайд 43
Havanın pulmoner yani akciğer sistemine alınıp verilmesine pulmoner ventilasyon denir. Ventilasyon inspirasyon ve ekspirasyon olayları ile gerçekleştirilir: Nefes alma (inspirasyon): Solunum sırasında dış ortamdan havanın havayolları aracılığıyla alveollere hareket etme Nefes verme (ekspirasyon): Havanın alveollerden dış ortama havayolu aracılığıyla verilmesi demektir. Diyafram Göğüs kafesi: Kaburgalar ve kaslar Plevra Zarı
Слайд 45: Göğüs Kafesi
Akciğerler toraks denilen göğüs kafesi içine yerleşmiştir. • Kas ve bağ dokusu tarafından sınırlanmıştır, altta ise diyafram denilen bir çizgili kas ile karından ayrılmıştır. Toraksın duvarlarını oluşturan yapılar vertebra, kosta, sternum, interkostal kaslardır. Elastik bağ doku içerir. Her akciğer göğüs boşluğunda hareketlerini kolaylaştıran ince bir plevral sıvı tabakası ile çevrilmiştir. Göğüs boşluğunda yüzmektedirler.
Слайд 46: Plevra
Akcig ̆ erler ve akcig ̆ erlerin i c i n ̧ de b u l u n d u g u ̆ g o g ̈ ̆ u ̈ s kafesi elastik yapılardır. Gerc ̧ ekte akcig ̆ erleri g o ̈ g ̆ u s ̈ kafesinin duvarlarına bag ̆ layan h i c bi r ̧ yapı yoktur. Akcig ̆ erleri go ̈ g ̆ u ̈ s kafesine dog ̆ ru c ̧ eken ve onların go ̈ g ̆ u ̈ s duvarından ayrılmalarını engelleyen gu ̈ ç, iki plevra** yaprag ̆ ı arasında bulunan sıvı ve negatif basınc ̧ tır. Plevra
Слайд 47: Plevra
Plevranın dıştaki yaprağına parietal plevra, içtekine ise visceral plevra denilmektedir. Visceral plevra akciğerlerin üzerini çevrelerken, parietal olan göğüs duvarına yapışıktır. Plevra sayesinde göğüs kafesinin hareketlerine uyum sağlar.
Слайд 48
2 akciğer göğüs boşluğu genişledikçe ve daraldıkça kaygan bir ortamda serbestçe kayma dışında göğüs duvarında sanki yapıştırılmış gibi durmaktadır. • Plevra zarı adı verilen zarlar 4mmHg negatif bir basınç (emme basıncı) vardır. Bu basınç sayesinde alveoller açık kalır ve alveolleri dışa doğru çekerken göğüs kafesi içe doğru çekilir. • Nefes alma sırasında göğüs boşluğu daha fazla genişlediğinden içeriye bir miktar hava girer ve nefes verme ile alınan hava dışarı atılır. Akciğerlerde belirli bir miktar hava kalır, yani akciğer tamamen sönmez. Göğüsün yaralanması durumunda bu 2 zar arasındaki basınç eşitlenir. Böylelikle alveolleri dışa doğru çeken basınç kalmadığı için akciğerler söner.
Слайд 49
Bu iki zar aralarında bulunan çok az miktardaki s i v i ile birbirlerine adeta yapışık durumdadır ve birbirlerinden ayrılmaları oldukça zordur. Tıpkı aralarında az miktarda sıvı bulunan iki cam tabakasını birbirlerinden ayırmanın zor olması gibi. Plevra yaprakları arasındaki negatif bas i nç, soluk verme sırasında akciğerlerin göğüs kafesinden daha fazla ayrılmalarına izin vermez, akciğerleri tekrar göğüs duvarına doğru çeker.
Слайд 50: Ventilasyon
Havanın akciğer sistemine alınıp verilmesine PULMONER VENTİLASYON denir. İnspirasyon: Nefes alma Diyafram ve interkostal kasların kasılmasıyla başlar. Bu diyaframın kasılması sonucu göğüs boşluğu karına doğru genişler. Göğsün bu büyümesi intreplevral aralıktaki basıncı daha negatif yapar ve bu da akciğerleri daha da büyüterek havanın akciğere doğru emilmesini sağlar.
Слайд 52
Ekspirasyon: Nefes verme İnspirasyonun sonunda diyafram ve interkostal kaslara giden sinirler kasları uyarmayı sonlandırır ve kaslar gevşer. Göğüs duvarı ve akciğerler pasif olarak eski değerlerine dönerler. Akciğerler küçülünce alveollerin içindeki hava sıkışır ve alveol içi basınç dışarı hava ile aynı basınca eşitlenir. İstirahat halinde ekspirasyon pasif bir olaydır ve akciğerlerin elastikiyeti sayesinde gerçekleşir. Egzersiz sırasında fazla hava hızlı bir şekilde atılmak zorunda olduğu için ekspiratuvar interkostal kaslar ve karın kaslarının kasılmasıyla göğüs daha çok küçülür.
Слайд 54: 1-Silya
Trakea iç duvarını astarlayan dokuya ‘ trakea epitelyum ’ dokusu adı verilir. Epitelyumdan, nefes borusu boşluğuna sürekli koyu yapışkan bir sıvı (mukus) salgılanır. Bu sıvının fonksiyonu, kirli havadaki çeşitli hastalıklara yol açan toz parçacıklarını birbirine yapıştırarak onların hava keseciklerine girmesini engellemektir. Farinksden, respiratuvar bronşiollerin sonuna kadar tüm havayolu boyunca, epitelyal yüzeyler silya ic ̧ erir. Bir tek hücreden 200 silya boşluğa uzanır. Silyalar sürekli olarak farinkse dog ̆ ru hareket halindedirler. Solunum havasındaki toz mukusa yapışır ve yavas ama sürekli hareket halindeki silya hareketleriyle farinkse doğru iletilir ve farinkse varınca burada yutulur veya dıs ̧ arı atılır. Bu mukus akciğerleri temiz tutmak için çok önemlidir.
Слайд 55
2. koruma mekanizmas i FAGOSİTLERDİR Tüm havayolu ve alveoller boyunca bulunan fagositler solunumla alınan k u c ̈ ̧ u k ̈ parc ̧ acıkları ve bakterileri fagosite ederek bunların diğer akcig ̆ er hu ̈ crelerine ya da kan dolas ̧ ımına gec ̧ mesini o n l e r l e r. ̈
Слайд 56: Akcig ̆ er hacim ve kapasiteleri
Spirometri: Akcig ̆ er ventilasyonunun incelenmesinde akcig ̆ erlere giren ve c ̧ ıkan hava miktarlarının kaydedilmesidir. Spirometre: Bu işlemi yapan cihazın adıdır. Spirogram: Spirometre ile elde edilen akcig ̆ er hacim ve deg ̆ is ̧ ikliklerini go ̈ steren diyagram.
Слайд 59
Akciğer hacimleri: Soluk hacmi (tidal volu ̈ m): Her normal solunum hareketi ile akciğerlere alınan veya akciğerlerden çıkarılan hava miktarıdır. (Miktarı 500 ml) I ̇ nspirasyon rezervi: Kişi tüm gücüyle inspirasyon yaptığında, normal soluk hacminin üzerine alınabilen fazladan soluk hacmidir. (3000 ml) Ekspirasyon rezervi: Normal bir ekspirasyon hareketinden sonra, zorlu bir ekspirasyonla çıkarılabilen en fazla hava hacmidir. (1100 ml) Rezidüel Hacim: En zorlu bir ekspirasyondan sonra bile a k c i g e r l ̆ erde kalan hava hacmidir. (1200 ml)
Слайд 60: Akciğer kapasiteleri:
İnspirasyon kapasitesi: Soluk hacmi ile inspirasyon rezervinin toplamına eşittir. Bu bir kişinin, normal ekspirasyon düzeyinden başlayarak, ekciğerlerin en üst düzeyde gerilmesine kadar inspirasyonla alınabilen (3500ml) hava hacmidir. Fonksiyonel Rezidül kapasite: Ekspirasyon rezervi ile rezidüel hacmin toplamına eşittir. Bu normal ekspirasyon sonunda akciğerlerde kalan hava miktarıdır. (2300ml) Vital kapasite: İnspirasyon rezervi, soluk hacmi ve ekspirasyon rezervlerinin toplamına eşittir. Bu kişinin akciğerlerini en üst düzeyine kadar doldurduktan sonra, zorlu bir ekspirasyonla akciğerlerden çıkarabildiği (4600ml) en fazla hava miktarıdır.
Слайд 61
Akciğer kapasiteleri: Toplam Akciğer kapasitesi: geniş Akciğerlerin mümkün olan en inspirasyon hareketi ile gerilmesinden sonra (5800ml) ulaşılabilecek en yüksek hacmidir.Vital kapasite ile rezidüel hacmin toplamına eşittir.
Слайд 62
Akcig ̆ er hacim ve kapasiteleri insandan insana yaş, cinsiyet, vu ̈ cut yu ̈ zeyi, antrenmanlı olup olmama durumuna go ̈ re farklılık go ̈ stermektedir. T u m ̈ akcig ̆ er hacim ve kapasiteleri, kadınlarda erkeklerinkinden % 20- 25 daha d u s ̈ ̧ u k ̈ t u r. ̈
Слайд 63: Dakika Ventilasyon
Bir dakikada solunum yollarına giren yeni hava miktarıdır ve VE harfleri ile ifade edilir. Soluk hacmi (Tidal volu ̈ m(TV)) ile soluk frekansının (f)c ̧ arpımıyla bulunur. VE=TV X f Normal bir erişkinde solunum hacmi 500ml, soluk frekansı da dakikada 12 dir. Bu durumda dinlenimde ventilasyon veya solumun dakika hacmi =500 X 12=6 lt/dk dır. Egzersizde ventilasyon artar. Artış oksijen kullanımından ziyade karbondioksit tarafından düzenlenir.
Слайд 64: Alveoler Ventilasyon
A k c i g e ̆ rlerde gaz de g ̆ i s i ̧ min g e r c ̧ e k l e s ̧ t i g i ̆ b o l ̈ gelere yeni havanın u l a s m a ̧ hızına alveoler ventilasyon denir. Gaz deg ̆ is ̧ imi; alveoller, alveol keseleri, alveol kanalları ve respiratuvar brons ̧ iyollerdir. Solunum havasının bir kısmı gaz deg ̆ is ̧ iminin yapıldıg ̆ ı bo ̈ lgelere u l a s m a ̧ z, burun, farinks, trake, brons ve b r o ns i y ̧ oller gibi gaz de g i s i m i n i n ̧ ̆ o l m a d ı g ı ̆ b o l ̈ gelerde kalır. Bu bo ̈ lgelerde kalan havaya gaz deg ̆ is ̧ imine katılmadıg ̆ ı ic ̧ in o ̈ lü bos ̧ luk havas i ** denir. O ̈ lü bos ̧ luk hacmi 150 ml kadardır. Alveoler ventilasyon hızı dakikada alveollere ve diğer gaz deg ̆ is ̧ im alanlarına giren yeni hava miktarıdır. Soluk hacminden o ̈ lü bos ̧ luk hacminin c ̧ ıkartılmasıyla bulunur. Miktarı (500- 150)*12=4200 ml dir.
Слайд 65: Alveol havas i ndaki gazlar i n bas i nc ̧ lar i
Alveollerdeki artık v o l u m ̈ nedeniyle her soluk a l ı s v e ̧ r i s t e ̧ yeni gelen hava ile alveolde bulunan eski hava k a r ı s ı r ̧. O ̈ zellikle de CO 2 miktarının artması d i g e r ̆ gazları seyreltir. Yer değiştiren eski alveol havasının miktarı total alveol havasının 1/7 si kadardır. Bu nedenle tüm alveol havasının yenilenmesi için birçok kez nefes almaya ihtiyaç vardır.
Слайд 66: Ekspirasyon havas i ndaki gazlar i n bas i nçlar i
Ekspirasyon havası Alveol havası ile o ̈ lü bos ̧ luk havasının karıs ̧ ımıdır. O l ü ̈ b o s l ̧ uk havasının oranı ile alveolar havanın oranı ekspirasyon havasındaki gazların miktarını belirler.
Слайд 67: Solunum Kontrolü
Solunumun hızı ve d e r i n l i g i ̆ v u c u ̈ dun gereksinimlerine go ̈ re ayarlanır. metabolik Solunum, sinir sistemi tarafından alveoler ventilasyon hızı ayarlanarak PO 2 ve PCO 2 b a s ı n c l ̧ arı c o k ̧ deg ̆ is ̧ se bile sabit tutulur. Bu is ̧ levler merkezi sinir sisteminde bulunan solunum merkezi tarafından yapılır.
Слайд 68: Solunum merkezi
Solunum merkezi beyin sapında bulunur. Solunum merkezlerine direkt ve indirekt olarak kimyasal ve sinirsel yollarla uyarılar gelmektedir. 3 ayrı hu ̈ cre grubundan/ merkezden o l u s m ̧ u s t u ̧ r. Bunlar; Dorsal solunum grubu - inspirasyon merkezi Ventral solunum grubu - ekspirasyon ve inspirasyon merkezi. Pnomotaksik merkez - solunum hızı ve tipi Solunumun d u z e ̈ nlenmesinde dorsal solunum grubu ana rol oynar.
Слайд 70
Peripheral chcmoreceptors (POS, PCOS, pH) Active muscles te rn t re cDemoreeeptors Diaphragm ñJedu oblongala - ” External iritarcostal muscles Cerebral cortex (voluntary control) Intercostal muscles Lung stetch recepio Figure @.@ Ar overview of the processes involvecl in respiratory regulation. ( J ) The meclulla oblongoto contains the inspi reliefs ancl expirczta electors. then (2) centre I cheicat eceytc•r», ( Z) eripher¢ul zhmrrim re•.y es 0 rfi., czn@ (a) cictive muscles stimulwA the i nspirotary center, the i r1 s i rate ry umnMr stimulates (A) be stereo! intercostol and ia \a ragim muscles to cc›ntroct tc› inc recise the vc›l u m•= c›f th e thc›ccix, ther cby D rm i ia m i r i ritn th u lu nos. {fi) Th is z Wretchi ri g cut the I u ncjs tricjgers the
Слайд 71: Solunum merkezini etkileyen fakto ̈ rler s ̧ unlard i r;
uyarılar, gelen uyarılar, Akcig ̆ erlerdeki gerilme resepto ̈ rlerinden gelen Eklem kas ve tendonlardaki proprioresepto ̈ rlerden Kandaki H iyonu artıs ̧ ı, Aort kavsi ve karotid arterlerde bulunan kimyasal resepto ̈ rlerden (bu resepto ̈ rler kandaki PCO2, PO2 ve PH deg ̆ is ̧ ikliklerine duyarlıdır) gelen uyarılar, Deri ve v u c u ̈ t ısısında meydana gelen deg ̆ is ̧ iklikler, Hormonal (o ̈ rneg ̆ in epinefrin) ve sinirsel fakto ̈ rler, Üst beyin merkezlerinden gelen uyarılar
Слайд 72: Akciğerler ile ilgili anomaliler???
Amfizem* Pnömoni* Atelektazi* Astım* Tüberküloz*
Слайд 73: Amfizem
Akciğerlerde hava bulunması anlamına gelir. Bronş ve bronşiyollerin irrite eden duman yada başka maddelerin sürekli teneffüsü ile hava yollarının koruyucu mekanizması bozulur, artıklar atılamaz ve havayolları tıkanır. Havayollarının tıkanması havanın alveollerden atılmasını güçleştirir ve hava alveollerde hapsolur, alveoller gerilerek genişler. Sonuçta alveol çeperi haraplanır hipoksi ve hiperkapni gelişir.
Слайд 74: Pnömoni
Alveollerin sıvı ve kan hücreleriyle dolduğu akciğer iltihabıdır. En yaygın nedeni pnomokok bakterilerinin neden olduğu bakteriyel pnomonidir. Sonuçta akciğer alveollerinde gaz değişimi gerçekleşemez.
Слайд 75: Atelektazi
Alveollerin kollapsı demeketir. Kollaps büzüşüp sönümlenmedir. nedeniyle yada sürfaktan adı Kollaps ya solunum yolunun tıkanması verilen maddenin eksikliği nedeniyle oluşur.
Слайд 76: Astım
Bronşiyollerin duvarında bulunan düz kasların spastik olarak kasılmasıyla solunumun zorlaşmasıdır. Genel nedeni bronşiyollerin havadaki yabancı maddelere aşırı duyarlılığıdır.
Слайд 77: Tüberküloz – verem
Tüberküloz basilinin akciğerlerde oluşturduğu kendine özgü reaksiyon. Tedavi edilmezse basil tüm akciğere yayılır ve akciğer dokusunda ileri derecede harabiyet yapar.
Слайд 78: Hipoksi?
Oksijen azlığıdır. Çeşitleri; Hipoksik hipoksi- PO2 düşük Anemik hipoksi-Hb düşük Stegnant hipoksi- dolaşım bozukluğu Histotoksik hipoksi- doku O2 yeterince kullanamıyor.
Слайд 79: Anoksi?
Oksijenin hiç olmamasıdır. Organizma hipoksiye uyum sağlar (bir dereceye kadar) ama anoksi durumunda ölür.
Слайд 80: Hiperkapni?
Vücut sıvılarında karbondioksit birikmesi anlamında kullanılır. Hipoventilasyon yada dolaşım yetersizliği ile hipoksi ile birlikte hiperkapni oluşur.
Слайд 81: Siyanoz?
Derinin mavimtrak renk almasıdır. Nedeni deri kapillerlerde damarlarında, deoksijene özellikle hemoglobin miktarının artmasıdır. Deoksijene hemoglobin koyu mavimor renktedir.
Слайд 82: Solunum tipleri?
Eupnea: normal solunum Hiperpne: solunumun frekansının ve derinliğinin artması Polipne: solunumun sıklığının artması Apne: solunumun geçici olarak durması Dispne: solunumun güçleşmesi; ventilasyonun hava isteğini karşılayamaması- hava açlığı